KARARLILIĞIN GÜCÜ

 In Hayat

Kendimizle, kişiliğimizle ilgili bir değişimi gerçekleştirmek veya bir hedefe ulaşmak için inanılmaz bir güce ihtiyaç duyarız. Eğer içimizdeki cesareti açığa çıkartabilirsek, bu konuda yalnız kalmayız. Sanki cesaretin açığa çıkmasıyla, evrendeki her şey de size yardım etmek üzere harekete geçer. Cesaret anahtardır.

Değişmek ya da gelişmek için dürüstlükle ve cesaretle harekete geçersem, çevremden ben farkında olmadan işbirliği de almaya başlarım.

Dilerseniz bu değişim, dönüşüm sürece biraz daha yakından bakalım.

Değişme konusundaki kararlı düşüncemin yanı sıra, bu değişimin gerçekleşebileceğine dair biraz da şüphelerim vardır. “Yapacağım fakat…”, “Şöyle bir durum da var…” gibi. Söylemimde daima bir “FAKAT” da vardır. Koskocaman bir fakat… Fakat”ın ardındaki bunu gerçekleştirebileceğime dair kendime duyduğum şüphedir. İşte değişimin gerçekleşebilmesi için, bu şüpheyi, fakat’lardan oluşan tüm bahane ve hikâyelerimi bir kenara bırakmam gerekir. Bunlar kendime anlattığım hikâyelerdir. Sonuç başarısız olursa diye kendimi garantiye almak ister gibi yazdığım senaryolardır. Dürüstçe kendimi ikna etmem gereken “kararlılığımın gücünü” tüm gücümle uygulamaktır.   Fakat’ları terk etmek ve dönüşümün gerçek gücünü uygulamaya koymaktır. Bu dönüşümü gerçekleştirecek olan sihir değil, kararlılık ve irademin saf, katıksız gücünü kullanmaktır.

Dönüşüm gerçekleşmiyorsa iki zayıflığımız vardır:

1 dönüşüm gücü eksiktir.

2 kararlılık gücü eksiktir.

Geriye dönüp baktığınızda kendinize verdiğiniz sözlerin dosyasının ne kadar kabarık olduğunu görebilirsiniz. Kendime verdiğim sözleri tutmadığımda ise kendime duyduğum saygıyı giderek yitirmeye başlarım, sonra da özgüvenim neden yok diye düşünürüm. Kendime verdiğim sözleri tutmadığımda kendime verdiğim mesaj, “sen değerli değilsin” mesajı özgüvenimi yavaş yavaş yok eder.

Kendimi bir konuda değiştirmem gerektiğine dair bir idrak anında kararlılık gücüm en yüksektir. O an kararlılığımı çok güçlü bir şekilde uygulayabilirim. Zaman geçmeye başladıkça, o ilk andaki kararlılık gücü ve irademi giderek yitirmeye başlarım. Elbette hevesimi de. Ne kadar zaman bırakırsam, o kadar daha onun sönmesine izin vermiş olurum. O halde idrak anından itibaren hemen harekete geçmem gerekir.

Hepsi bu kadar mı? Hayır.

Kararlılığınızı sınamak için karşınıza çok çeşitli sınavlar da çıkacaktır. Hepsine hazırlıklı olmalısınız.

İlk sınavınız dikkatinizi diğer yönlere kaydıracak olan diğer beklentileriniz, incinen egonuz, diğer bağımlılıklarınız, bir an evvel sonuca ulaşma konusundaki hırsınız ya da başaramıyorum diye içten içe duyduğunuz rahatsızlık, bir anlamda kendinize duyduğunuz öfke olacaktır. İlk sınavların görevi o başlangıçtaki gücüme meydan okumaktır.

İkinci aşama ise, bu zayıflıklarımı görmeye başladığımda, bilincimin içindeki bu aslında görmek istemediğim zayıf taraflarıma karşı gösterdiğim tepkidir. Hala bu zayıflığa sahip olmaktan duyduğum suçluluk duygusu, utançtır. Bu meydan okumanın amacı ise kararlılığımı ne kadar süreyle sürdürebileceğimi görmektir. Bu suçluluk duygusu kararlılığımın gücünü zayıflatır. Başkalarının hakkımda ne düşüneceğini düşünmek beni zayıflatır.

Üçüncüsü ise bu deneyimden sonra kendime duyduğum saygının azalmasıdır. “İstediğim standartta hala değilim ya da yine yapamadım.” düşüncesi beni inceden inceye zayıflatmaya devam eder. Ve bu inceden çalışan mekanizma beni kendimi reddetmeye kadar götürür. Kendi kendimi reddederim. Kendimi bir kenara iterim. Bunun üstesinden gelebilmek için kendimi sevmeliyim. Karalılığımın gücünü kendime duyduğum sevgiyle desteklememeliyim.

Yoksa bir sonraki aşama kendimi sabote etmektir: Cesaretimin kırılması. “O kadar da güçlü değilim, zayıfım. Yapamayacağım.” düşünceleri.

Nasıl bir süreç olduğunu izleyebiliyor musunuz? Bu süreci yakından görebiliyor musunuz?

Öyleyse kararlılığın ne olduğunu net bir şekilde hissedebilmeliyim. Ne olursa olsun vazgeçmemeliyim. Aklım ne olduğunu, gerçeğin ne olduğunu bilir ancak hislerim karmaşa içindedir. Ancak vazgeçmemeliyim. Gerçek güç ona tutunmaya devam etmektir.

Bu şekilde fırtınalar karşıma çıkacaktır. Fırtınaların işi gelmektir, çünkü bu dönüşüm sürecinin bir parçasıdır. Yönümü değiştirmeden ilerlemeye devam etmeliyim. İçimde beni alt etmeye çalışan bu düşmana meydan okumaya devam etmeli, onun tuzaklarına karşı uyanık olmalıyım.

Nasıl mı?

Bu sürecin farkında olmalı ve sürekli kendime gerçeğin aynasını tutarak;

-ilk olarak aşırı tepkiler vermemeliyim.

-ikincisi ilerlemeye devam etmeli ve endişelenmemeliyim.

-üç, korkmamalıyım.

Bazı kişilik özelliklerim içimde korkunun uyanmasına neden olur.

Belki bugüne kadar dönüşümü sağlayabilmek için bazı şeyleri dönüştürmek yerine bastırdım. Gerçeği kabul etmedim, bastırmaya çalıştım. Bastırmak yerine enerjimi dönüşüm için kullanmalıyım. İçimde kararlılığı uyandırmaya devam etmeliyim. Ne olursa olsun. Dönüşüm doğal olarak bir gecede olmayacaktır.

Kendimi kandırmak, bazı şeyleri göz ardı etmek, başkalarını suçlamak, kendimi çok rahat hissettiğim alanın dışına çıkmadan, büyümek için risk almadan yaşamak kendine, kendi gerçeğine, potansiyeline ihanet etmektir.

Kendinize ihanet etmeyin!

Sevgiler

Neşe Akar

Benimle İletişime Geç

Şu anda buralarda değilim. Ama bana bir e-posta gönderebilirsin, en kısa sürede size geri dönerim.