Brene Brown’un bir konuşmasından izlediğim, çok anlamlı bulduğum bir bölümü sizinle de paylaşmak istedim. Hepimizin bir hayat becerisi olarak ilişkilerimizde kullanmak üzere empatiye ihtiyacımız var, sempatiye değil. İkisi arasındaki büyük farkı hissetmemiz ve karşımızdaki kişide nasıl bir etki yaratabildiğini fark edebilmemiz için ayırt etme gücümüzü kullanmamız ve içimizdeki merhamet hislerini uyandırmamız gerekiyor.
Brene Brown’un saptamalarına ben de şu ikisini eklemek istiyorum:Empati kurabilmemiz için içimizde merhamet uyandırmamız ve karşımızdaki dinlemeye gerçekten ilgi duymamız gerekiyor. Ve biliyor musunuz merhamet de sevgiden geliyor. İçimizdeki sevgiyi derinleştirmekten… Sempatide ise, merhamet değil de acıma duygusu var. Acıma duygusu ise egomuzu destekleyen, bize kendimizi bu nedenle iyi hissettiren, “ İyi ki senin yerinde değilim!” dedirten bir duygu. Bu duygu karşımızdakine nasıl geçer hissedin!
Empati Gücü (Brene Brown’dan)Empati ve sempati arasındaki fark nedir? Empati bağlantıda olmayı hissetmek demektir, sempati bağlantı kuramamaktır.Empati için dört nitelikten bahsediliyor:1.Karşınızdaki kişinin bir hakikat olarak bakış açısını tanıyabilmek, idrak edebilmek.2. Yargısız kalabilmek3. Diğer kişinin duygusunu tanıyabilmek4. O duyguyla iletişim kurabilmekEmpati insanlarla birlikte hissedebilmektir. Sanki kutsal bir yer gibidir. Hani birisi derin bir çukura düşer de, çukurun dibinden bağırır: “Takıldım, kaldım. Burası karanlık. Bunaldım.”Bakarız ona ve deriz ki; “Evet, ben de oraya geliyorum, burada olmanın ne demek olduğunu biliyorum. Yalnız değilsin.”Sempati ise şöyle der; “Hmm… Kötü orası değil mi? Sandviç ister misin?”Empati bir seçimdir, hem de hassas, korunmasız bir seçimdir çünkü o duyguyu bilebilmek için kendi içimdeki bir noktayla bağlantı kurmam gerekir. Empati içeren bir yanıt nadiren “en azından” kelimeleriyle başlar. Hâlbuki biz de bunu sürekli yaparız çünkü birisi bizimle ona acı veren bir şeyi paylaştığında, uyum sağlamaya çalışırız.Örneğin birisi “Evliliğim iyi gitmiyor.” dediğinde “En azından bir evliliğin var.”“Oğlum okuldan atılacak.”“En azından o bir öğrenci.”Zorlandığımız konuşmalarda yaptığımız şeylerden birisi, bazı şeyleri iyi göstermeye çalışırız. Seninle çok zor bir şeyi paylaşıyorsam, senin şöyle demeni tercih ederim:“Sana şimdi ne söyleyeceğimi bile bilemiyorum ama benimle paylaştığına memnun oldum.”Çünkü gerçek şudur: Bir şeyi daha iyi hale getirecek olan vereceğimiz yanıt değil de, önce o bağlantıyı kurmamız ve öyle hissetmemizdir.
İşte, Brene Brown böyle anlatmış.Hani bazen kendimizi anlatırız da, hiç dinlendiğimizi hissetmeyiz ya, işte böyle bir şey karşımızdakinde empati olmaması. Kendimizi anlatacağımız, en hassas duygularımızı paylaşacağımız kişilerin empati gücüne sahip olması paylaşılan anları en değerli kılacak ve bizi de en çok rahatlatacak olan şey sanırım.Karşımızdakini duygularımızla kucaklamak… Kime, ne anlatmamız ve nasıl dinlememiz gerektiğine dair kendi farkındalığımızı artırabilmemiz dileğiyle,
Sevgiler
Neşe Akar